Doğru Jilet Seçimi
22 Ekim 2019Baştan söyleyelim: Bu yazı, piyasadaki jiletleri kıyaslayan ve "şunu alın bunu almayın" tarzında bir yazı olmayacak. Çünkü bildiğiniz üzere herkes farklı cilt ve sakal yapısına sahiptir ve dolayısıyla bir kişide uyum sağlayan jilet bir başka kişide aynı seviyede uyum sağlamayabilir. Üstelik, sadece cilt ve sakal yapısı değil; el baskısı, alet seçimi, yüz hazırlık rutini, suyun sertliği ve kullanıcı psikolojisi gibi ek parametreler de işin içerisine girince; herkese özel, sayısız kombinasyon ortaya çıkabilir. O yüzden kendinize en uygun olan jileti deneyerek bulmanız lazım.
Peki o zaman biz bu yazıyı neden yazıyoruz? Çünkü özellikle de yeni başlayanların akıllarında jiletlerle ilgili bazı önyargılar, kesin fikirler olabiliyor ve sosyal medyadaki yorumlardan çok fazla etkilenip, bir jiletin en iyisi olduğu zannıyla, henüz denemeden paket paket satın aldıktan sonra hüsrana uğrayabiliyorlar. Bunu engellemenin temel kuralı acele etmemek, farklı ürünleri denemek ve ön yargılı olmamaktır. Biz de bu yazımızda jiletlerden bahsederken size herhangi bir yönlendirme yapmamak adına, isim veya marka kullanmayacağız.
Neyin önyargısı?
Diye soruyor olabilirsiniz: Piyasada çeşitli kaplamalarla gelen, çeşitli kalitelerde ve keskinliklerde jiletler var. Bir jiletin kalitesini; kullanılan çelik, kaplama türü ve sayısı, honlama prosesindeki adımlar ve honlamanın kalitesi belirler. Fakat çoğu üründe olan “daha çok para, daha iyi ürün” orantısı jiletlerde pek de geçerli değildir.
Kaliteyi bir kenara koyalım, bir jileti iyi yapan şey nedir?
Geleneksel tıraşta önceliğimiz, mümkün olan en konforlu ve keyifli tıraşı olmaktır. Tıraş yakınlığı da önemlidir ama öncelik konfordur. Dolayısıyla iyi bir jilet, yakın tıraşı konforla sunan keyifli bir jilettir. Yüzde rahat akmalı, sakalları çekiştirmeden kesmeli, aynı yerden çok fazla geçmeden sakalları güzelce temizlemeli, tıraş sonrasında herhangi bir yanma, tahrişe sebep olmamalıdır. Yani beklentilerimiz büyük.
Jilet keskinliği
Beklentiler yüksekse o zaman en keskin jileti alıp iki perdede pürüzsüz tıraşımızı olalım değil mi? Öyle olmuyor işte. Jiletin keskinliği arttıkça daha temiz ve yakın tıraş etme özelliği de gelişiyor evet; ama aynı zamanda tahriş etme riski de artıyor. Sonuçta tıraş olmak cildimizi belli oranda yoran, tahriş eden bir döngüdür. Bunu çok keskin bir jiletle yaptığımızda cildimiz daha fazla yorulabilir. Cilt yorgunluğunda cildimiz kalınlaşıyor, sertleşiyor, nemini kaybediyor ve sonuç olarak daha sağlıksız, pütürlü kuru bir görünüm kazanıyor. O yüzden keskin jiletleri dozunda ve doğru kullanmak önemlidir.
Daha az keskin bir jilet kullandığımızda ise bu riskler azalıyor ve konfor artıyor. Bu sayede yeni başlayanlar daha rahat tıraş oluyor, cilt daha az yoruluyor. Dolayısıyla günlük düzenli tıraşta bunlar daha rahat ettiriyorlar. Ama keskinlik çok düşük olursa da bu sefer jilet sakalı iyi kesemiyor, sakala saplanıyor ama keserken çekme yapıyor, yüzde akmıyor, aynı yerden daha fazla kere geçmeyi gerektiriyor bu da tatsız ve belki yine konforsuz bir tıraşa neden oluyor ve sonuçta pek de yakın olmayan bir tıraş vermiş oluyor. Aşağıda keskinliğin etkilerini kısaca özetledik:
Keskinliği düşük jilet
Düşük kesik ve tahriş riski
Daha hızlı tıraşa imkan
Yeni başlayanlara daha uygun
Günlük tıraşa daha uygun
Keskinlik fazla düşükse sakalda çekme yapma, aynı yerden çok defa geçme gerekliliği, yakın olmayan tatsız tıraş
Keskinliği yüksek jilet
Daha yakın, rahat, akıcı bir tıraş
Yakın bir tıraş için aynı yerden daha az geçme ve daha az perdede tıraşı tamamlama imkanı
Yeni başlayanlar için daha dikkatli ve yavaş bir tıraş gerektirme
Günlük düzenli tıraşta artan cildi yorma ihtimali
Keskinlik çok fazlaysa acemi ellerde çizikler, jilet yanıkları ve tahrişlere; dolayısıyla konforsuz kötü bir tıraşa sebebiyet verme potansiyeli
Buraya kadar sadece keskinliğe değindik. Üstelik bu keskinliğin her cilt ve sakal yapısında farklı etkilerde olacağını unutmayın. Yani orta veya az sakallı biriyseniz orta keskinlikte bir jilet size daha iyi gelebilecekken, eğer sakallarınız çok yoğun ya da sertse o zaman yetersiz kalacaktır. Böyle bir durumda daha keskin bir jilete ihtiyaç duyabilirsiniz. Ya da sakallarınız çok seyrek diyelim. Az keskin bir jilettense, çok keskin bir jiletle tek perdede işi bitirebilirsiniz. Günlük tıraş olmak zorunda olan biri misiniz? Çok keskin bir jilet kısa vadede yüzünüzü yorabilir. Cildiniz çok hassas ama sakalınız yoğun mu? Böyle zor bir kombinasyonda keskin jilet kullansanız cildinizi tahriş etme riskiniz, keskin olmayan bir jilet kullansanız sakalınızı istediğiniz gibi temizleyemediğiniz için yine cildinizin yorulması riski var. Dolayısıyla arada bir şeyler denemeniz lazım.
Yani gördüğünüz gibi, olasılıklar sonsuza uzanıyor. Siz yukarıdaki genel karakteristikleri bilip cildiniz üzerinde denemeler yaparak doğru keskinlikte jileti bulmalısınız. “A en keskin jilet şuymuş, süper tıraş ediyormuş en iyisi oymuş, ben de onu almalıyım” yaklaşımı genellikle hüsranla sonuçlanıyor.
Kaplamalar
Keskinlikten sonra bir de kaplama meselesi var. Bugün jiletlerin ağızlarına dayanıklı olması, akıcı olması ve paslanmaya direnmesi için farklı kaplamalar yapılıyor. Örneğin platin ve teflon çok gördüğümüz kaplamalar. Bunlar jilete ekstra özellikler kazandırmakla beraber, bir miktar kalınlık yaptıklarından keskinliği bir tık düşürüyorlar. Kaplamaya bakarak jilet seçimi yapmanızı tavsiye etmiyoruz. Kaplamalı, özellikle de teflon kaplamalı modeller ciltte rahat aktıkları ve çeşitli avantajlar sağladıkları gibi, herhangi özel bir kaplaması olmayan pek çok jilet de gayet güzel tıraşlar verebiliyor ve dayanıklı olabiliyorlar. Sonuçta jiletin dayanıklılığını sadece kaplama sağlamıyor.
Dayanıklılık
Bir jiletin dayanıklılığını; başta üretiminde kullanılan çeliğin türü, ısıl işlemi, honlanma açısı, honlanmasında kullanılan taşların türü, kesici ağzındaki kaplamalar hep birlikte belirler. Bazı jiletler ilk kullanım sonrasında ağızlarındaki mikroskobik çapakların perdahlaması ve kaplama fazlalıklarının aşınmasıyla ikinci, üçüncü tıraşlarında daha iyi tıraş verebilir, ancak piyasadaki jiletlerin çok büyük kısmı ikinci veya üçüncü kullanımdan itibaren performanslarını yavaş yavaş kaybederler. Kaplamaları kaybolur, ağızları çapaklanmaya başlar, keskinlikleri düşer ve tıraşları daha az akıcı ve daha az yakın hale gelmeye başlar. Bir süre sonra bu öyle bir hale gelir ki jileti değiştirirsiniz.
Bir jiletten kaç tıraş çıkaracağınız, yine kişiye göre değişen bir konudur. Kimisi bir jileti bir defa kullanıp atar ama gerçek şu ki hemen hemen her jilet birden fazla defa rahatlıkla kullanılabilir; kullanılmalıdır. Ortalama rakam 2-4 tıraştır. Ama şunu unutmayın, bu rakam jilete, kullanan kişinin sakalına ve tecrübesine, hangi tıraş makinesi, hangi sabun krem kullanıldığına ve yüz hazırlığının nasıl yapıldığına göre çok değişecektir. Aynı jilet bir kişide 2 tıraş verip 3. tıraşta tatsızlaşırken, bir başka kişide rahatlıkla 8-10 tıraş verebilir. Bu konuda sakalı az kişiler elbette daha şanslı. Onlar aynı jiletten rahatlıkla daha çok tıraş çıkarabilirler. Bazı jiletler diğerlerine göre belirgin şekilde daha uzun ömürlüdürler, size bir yönlendirme yapmamak adına marka vermiyoruz. Dediğimiz gibi en doğrusu kendiniz deneyerek size uygun jiletleri bulmanız. Fakat yaprak jiletlerin oldukça ekonomik olduklarını unutmayın. Bir jiletten çok fazla tıraş çıkarmaya çalışmaktan kaçının. Kendinizi konfordan mahrum bırakmayın.
Sonuç olarak piyasadaki jiletler farklı çeliklerden, farklı kaplamalarla yapılırlar. Bunların sonucunda kullanım ömürleri ve keskinlikleri de oldukça değişkendir. En iyi jilet en keskin jilet değil, sizin cildinize en uygun olan ve en konforlu tıraşı yakın olarak veren jilettir. Sakalınıza ve cildinize bağlı olarak, onlarca marka jilet arasından bunu kendinizin bulması gereklidir. Ne keskin jiletleri fazla gözünüzde büyütün, ne daha az keskin konfor jiletlerini küçümseyin deriz. Unutmayın hepsi belli bir amaç için varlar.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere tıraş keyfiniz daim olsun!